Okumanın Önemi ve İşlevi
Gelişmiş ülkelerin karşılaştıkları okuma alışkanlığı sorununu, ciddî ve hızlı bir biçimde ele alarak çözümlemiş olmaları okumanın özellikle toplumsal önemini ortaya k****ktadır. Uzmanlar, okuma alışkanlığı ile ekonomik gelişme, güç, suç, okuldan ayrılma, işinde başarılı olma arasında çeşitli ilişkilerin varlığından söz etmektedirler (Alpay, 1990; Tosunoğlu, 2002). Ekonomik gelişme için, bir ülke nüfusunun en az %40’ının okur-yazar olması gerektiği belirtilmektedir. Okuma, toplumsal yaşamın gerekliliklerinden biri durumundadır. Bireyin entellektüel gelişiminin temelini oluşturan okuma, bir anlamda toplumsal bir güç niteliğini almıştır. Bireyin anlama gücünü geliştiren, bilgi dağarcığını zenginleştiren okuma, öğrenmenin de temel aracıdır. Okuma ile değişimin bilincine varabilen bireyin doğru seçim yapmasının bir ülkede demokratik yapının yaşatılmasında da önemli rolü vardır.
İnsan, bildiklerinin büyük bir bölümünü okuma yoluyla edinmektedir. Okuma, bilgi edinmede şimdiye değin aşılamamış bir araç olma niteliğini korumaktadır (Bamberger, 1990). Bu nedenle okuma alışkanlığının önemi büyüktür.
Neden Okumuyoruz?
Sizlere “ Türk nedir?” diye sorsam, çoğunuzdan alacağım yanıt; “Türkler orta Asya’dan…” şeklinde başlayıp, Göktürkler, İmparatorluk halinde birleştiren ilk büyük Hun hükümdarı Teoman Yabgu, Osmanlı ve dedelerimize kadar uzanan nesiller olacaktır.
Şimdi gelelim Türk sözcüğü nereden geldi? Bu arada bulabildiniz mi? Ben size birkaç cümle ile yazayım. Türkler, Nuh peygamberin oğullarından Yafes’in Türk oğlunun neslindenmiş. Sözlük anlamı ise; “ töreli, töre sahibi, olgun kimse, güçlü, terk edilmiş, usta demirci ve deniz kıyısında oturan adam” anlamında kullanılmakta. Bunları daha önce okumuş muydunuz? Kitap okuma demiştim. Toplu taşım araçlarında, parklarda ve diğer dinlence yerlerinde bizlerden hiç kitap okuyanları gördünüz mü? Görsek bile çok nadir değil mi? Çoğumuzun, bırakın Türkiye’sini zor gezdiği, yurtdışını bile görmediği, ama bir yıl boyunca deyim yerindeyse eşek gibi çalışan, ancak tatilini de bir ay içinde keyifle yapan yabancı turistleri tatil köylerinde hiç izlediniz mi? Çoğunun elinde kitap vardır. Şimdi sizlere ülkelerin kitap oranı hakkında biraz bilgi vermek istiyorum. Önce ülkelerin kişi başına yatırımlarını vereyim. Norveçliler kişi başına kitaba yılda 137 dolar, Almanlar 122 dolar, İsveçli, Avusturyalı ve Belçikalılar 100 dolar, Amerikalılar 95 dolar harcarken bir Türk, yılda kitap için yalnızca 0.45 dolar harcıyor. Kitap okuma oranları da karşılaştırıldığında, gelişmiş ülkelerle aradaki “derin uçurum” daha da belirgin hale geldiği görülüyor. Bir Japon yılda 25, İsveçli 10, Fransız 7 kitap okuyor. Oysa dikkatinizi çekerim, Türkiye’de ancak 6 kişi yılda 1 kitap okuyormuş .
Belki çoğumuzdan yine, gelişmiş ülkelerin gelir seviyesi ile bizim ülkenin gelir seviyesi bir mi? Şeklinde sorular olabilir. Şunu da göz ardı etmemek lazım ki, kitap dışında öylesine tüketime para harcıyoruz ki, çoğumuzun evinde ikişer, üçer televizyon, son model cep telefonları ve daha sayamayacağım nice ürünler. Ve kadınlarımızın makyaj ve elbiselere verdiği paranın ekonomimiz içindeki yerini incelerseniz, kitaba para ayıramıyorum demek bir şeylere sığınmak olur kanısındayım. Yeter ki içimizde okuma aşkı olsun. Okuyan bir toplum olsak neler mi değişir ? Hiç merak ettiniz mi? İsterseniz aşağıda birkaç örnek vereyim. Sizler bu örnekleri belki sayfalar dolusu çoğaltabilirsiniz,
• Öncelikle, bir birimize sevgi ve saygı ile yaklaşıp, fikirlerimize saygı gösteririz.
• Trafikteki davranışlarımız değişir, Kemer takıp, alkollü araç kullanmayıp, her bayramlarda üzülerek yaşadığımız 70-80 kişilik ölüm haberlerini duymayacağız,
• Töre cinayetleri gazetelerin sayfalarında görünmeyecek,
• 15 Milyonluk İstanbul’un sahip olduğu 8 km’lik metro da giden treni bile sondajla bulamayacağız.
• İzmit depreminde hasar gören 14 katlı bir binanın üstüne iki tane iş makinesini çıkartıp tehlike içinde binayı yıkmaya çalışmayacağız,
• Ağaçlara, banklara kalp ve isim yazmayacağız,
• Düğünlerde ortalığa para saçmayacağız,
• Statlarda adam gibi maç seyredip, küfürler etmeyeceğiz,
• Maganda kurşunlarıyla insanlarımız ölmeyecek,
• Çocuklarımız, 50-60 kişilik sınıflarda okumayacak,
• Her kış, soba zehirlenmelerinden onlarca vatandaşımız ölmeyecek,
• Dere kenarlarına yerleşim alanı kurmayıp, insanlarımız ölmeyecek ve Milli Gelirimiz içindeki değerlerimiz sularla sürüklenip gitmeyecek.
• Kızlarımızın 640 bini eğitimsiz kalmayacak. Zorla evlilikler olmayacak,
• T.B.M.M.’de 24 tane kadın Milletvekili olmayıp, daha fazlası görev yapacak.
• Eğitim seviyemiz dünya standartlarının altında kalmayacak
• 17 aylık çocuğumuza tecavüz edilmeyecek.
• Büyük depremlerde 50 binler ölmeyecek,
Değerli yazarımız Turgut ÖZAKMAN’ın “ Şu Çılgın Türkler” kitabını önce herkese tavsiye eder, bu kitaptan bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum.
“ Karamülsel’de Kurtuluş Savaşı sırasında, zaten elde mevcudu az olan onlarca ton ağırlığındaki topları dağın içlerine doğru düşmandan saklanan, daha sonra düşman taarruzu sonrası onları teslim almaya gelen üsteğmenin,
“ Bu koca topları buraya nasıl çıkarttınız? “ sorusuna bilge görüşlü bir ihtiyar gülümseyerek;
“ Değişik bir milletiz “ dedi, “ İşler düzgünse ertesi günü bile düşünmeyip, birbirimizi yeriz. İşler karıştıkça ağır ağır uyanmaya başlarız. İyice karışınca da kenetlenip olmayacak işleri başarırız. Bu topları da buraya böyle çıkarttık. Çıkartmadık uçurduk…” der. Yazıyı sizlerin yorumuna bırakırken,
Mutlu ve refah bir Türkiye’ için, “ HAYDİ HERKES KİTAP OKUMAYA” Sloganı ile yazımı noktalıyorum.
Category: Genel Kültür