Hicret

| 31 Temmuz 2009

HİCRETİN BİRİNCİ SENESİ GELİŞEN OLAYLAR

Medine ve Ahalisi

Muhacirlerle Ensar Arasında Kardeşlik Kurulması

Mescidi Nebevi’nin  İnşaası

Ezanın Başlangıcı

Peygamberimizin, Ev Halkını Mekke’den Getirtmesi

Ashabı Suffa

İlk İslam Devleti

Müşriklere Mukabeleye İzin Verilmesi

Her Tarafa Seriyye Gönderiliyor

HİCRETİN  BİRİNCİ SENESİ

Medine ve Ahalisi

Müslümanlar Evs ve Hazreç kabilelerine mensuptular. Bu iki kabile iki kardeşten üremişti. Fakat aralarında kavgalar ve çarpışmalar oluyordu. Hicreti Nebevi  ile bu iki kardeş arasındaki düşmanlık ortadan kalktı.

Yahudiler ise üç kabileye mensuptular.

a)Beni Kaynuka

b)Beni Kureyza

c)Beni Nadr

Şehirde sayıları en az olan hristiyanlardı. Bunlarda Müslümanların hızla çoğalmasına dayanamayıp Medine’den ayrıldılar.  Burada eşitlik diye bir şey söz konusu değildi. Güçlü güçsüzü ezerdi. Okuma yazma bilen de çok azdı.

Müşriklerin Tehditi

Müslümanlar ve Peygamber Efendimiz Medinede çok rahatlardı ve Müşrikler bundan çok rahatsız oluyorlardı. Mekke’de uygulanan halkı Peygamber Efendimiz ‘den soğutma yöntemlerini burada da yapmak istiyorlardı. Bu yüzden ensara ağır dillerle yazılmış iki mektup gönderdiler. Fakat Müslümanlar üzerinde hiçbir etki yaratamayınca Müşrikler bu yolla ellerine bir şey geçmeyeceğini anladılar. Müslümanları vazgeçirmek için bazı ekonomik tedbirlere baş vurmaya başladılar.Bütün bunlara rağmen Müslümanlar hiç tereddüte kapılmadan yollarına devam ettiler.

Muhacirle Ensar Arası Kardeşlik Kurulması

Medineli  Müslümanlar Mekkeli Müslümanlara samimiyetle kucak açmışlardı. Muhacirler Mekke’den gelirken yanlarında bir şey getirmemişlerdi ve Medine’nin adetlerini, çalışma şartlarını bilmiyorlardı. Bu yüzden ensar onlara kucak açmış ve evlerine almışlardı. Bir süre sonra Peygamber Efendimiz ensar ve muhacirden kırk beşer kişi alarak onları kardeş yaptı. Buna göre ;

Medineli ailelerden her biri bir Mekkeli Müslüman aileyi yanlarına alacaktı ve malları paylaşılacaktı. Bu anlaşma sayesinde Muhacirler sıkıntıdan kurtuldu. Medineli Müslümanlar bununlada kalmadı ve hurmalıkların yarısını da Muhacirlere vermek istediler. Fakat Peygamber Efendimiz bunu kabul etmedi.  Bunun üzerinede Medineli Müslümanlar tımar ve sulama işlerini onların yapmasını geriye kalan ekip biçme işlerini kendilerinin yapmalarını önerdiler. Peygamber Efendimiz de bunu kabul etti. Ve kazanılan mahsulün ikiye bölünmesine karar verildi. Muhacirler ellerinden geleni yapıyor,kim

seye  yük olmamaya çalışıyorlardı.

Kardeşliğin Müsbet Neticeleri

1)Cemiyetin muhtelif  tabakaları kardeşlik sayesinde  kaynaştı.

2)Gurur ve düşmanlığı ortadan kaldırdı.

3)Peygamber Efendimiz sefere çıkacağı zaman birini yanında götürünce diğeri evde kaldığından ev sahipsiz kalmıyordu.

Mescidi Nebevi’nin İnşaası

(Hicretin birinci senesi 622)

Medineye hicret ettiklerinde namaz kılıp , oturup meselelerini konuşabilecekleri bir yer yoktu. Bu yüzden şehre  ilk  girdiklerinde  devenin  çöktüğü yere yapılmasınıa karar verildi. Orası temizlendi ve kerpiçler hazırlandı. Mescidin inşaasında Peygamber Efendimiz hiç durmadan çalışıyordu. Bu sayede kısa bir sürede mescidin inşaası tamamlandı. Dört duvarı kerpiçtendi ve tavanı yoktu.Kıblesi Kudüs’e doğruydu dörtgen şeklindeydi ve üç kapısı ile bir mihrabı vardı. Minberi yoktu. Fakat hutbe okunurken dayanması için bir hurma köteği bulunuyordu daha sonra sahabilerin isteği üzerine üç basamaklı bir minber yapıldı. Burada dini ihtiyaçlar karşılanıyordu. Mescidi Nebevi’nin yanına kerpiçten iki oda yapıldı bunların biri Hz. Ayşe diğeri ise Hz Sevde için yapıldı. Peygamber Efendimiz zevce aldıkça odalarda artıyordu. Mescidi Nebeviye bitişik odalar yapılınca Peygamberimizde oraya taşındı.

Ezanın Başlangıcı

(Hicretin birinci senesi Miladi 622)

Medine’de Müslümanlar ibadetlerini açıktan yapmaya başlamışlardı. Fakat namaz kılmak için vaktin girmesini bekliyorlardı. Peygamber Efendimiz  birgün Ashabı Kiramı toplamış ve nasıl bir davet şekli yapabileceklerini  istişare  ettiler. Kimi çan çalınsın diyordu, Kimi ise boru öttürülsün diyordu. Efendimiz tekliflerin hiçbirini kabul etmedi.O sırada Hz. Ömer bir  adam göndermeyi ve Efendimiz bunu kabul etti ve Bilal’e kalk ve namaz için seslen dedi. Daha sonra Abdullah Bin Zeyd rüyasında bu günkü ezan şeklini gördü ve bunu Peygamberimize anlattı. Daha sonra aynı rüyayı Hz. Ömer de gördü ve bugünkü namaz şekli kabul edildi.

Peygamberimiz’in  Ev  Halkını Getirmesi

Hicret  sırasında Peygamberimiz  hanımı  ve  kızlarını  ve  nişanlısı  Aişe’i  Mekke’de bırakmak  zorunda  kalmıştı. Daha  sonra iki  sahabi Mekke ye giderek adı zikredilenleri  alıp Medine ye  geldi. Fakat  Hz. Zeyneb’in Müslüman olmayan kocası  müsaade etmediğinden getiremediler. Bir müddet  sonra oda hicret  etti. Daha sonrada  kocası Müslüman oldu. Şevval ayında Aişe ile düğünleri yapıldı.

Ashabı Suffa

Kıble Kudüs’ten, Mescidi Nebevi’nin kuzey duvarında hurma dallarıyla bir gölgelik ve sundurma yapıldı. Buna Suffa denildi. Burada kalan Müslümanlara da  Ashabı –Suffa denirdi. Bunlar Kuran ilmi tahsil eder. Peygamber Efendimiz’in derslerini dinler ve genellikle oruçlu bulunurlardı.  Bunlardan yetişenler Müslüman olan kabilelere Kuran öğret

mek ve Sünnet-i Resulullah beyan etmek için gönderilirlerdi. İhtiyaçları Peygamber Efendimiz  ve zengin sahabiler tarafından temin edilirdi. Efendimiz Ashab-ı Suffa’nın  talim ve terbiyesiyle  yakından ilgilenirdi. Peygamber Efendimiz ilk Ashab-ı Suffa’nın   ihtiyacıyla ilgilenir , hane-i saadetlerininkini ikinci plana atardı. Peygamber Efendimiz bir şey gelince hediye mi sadaka mı diye sorar sadakaysa hemen Asab-ı Suffa’ya yollardı Hediye denilirse onu kabul eder ,birazda Ashab-ı Suffaya yollardı

İlk İslam Devleti

Medineye hicret edince Müslümanların sayısı çoğalmış ve Müslümanlar kuvvetlenmişti. Medine’de Museviler, Müşrik Araplar ve bazı Hristiyanlar da vardı. Haliyle hoş olmayan bir manzara arz ediyordu. Mekkeli Müşrikleri her an Medine  üzerine yürüyebilecekleri gerçeği vardı. Bu yeni muhitte Müslüman olmayanlarla anlaşmak etrafa bir teşkilatlanma havası vermek gerekirdi.Peygamber Efendimiz başkanlığında teşekkül eden ilk İslam Devleti anayasasıydı. Bu sadece ilk İslam  Devleti anayasası olmakla kalmamakta , dünyada yazılı ilk anayasalardan birini teşkil etmekteydi.

Müşriklere Mukabeleye İzin Verilmesi

Peygamber Efendimiz harp ve cihada izinli değildi. Onca mezalim ve işkencelere rağmen Mekke’ de harp ve cihada izin verilmediği ve sabır teenni tavsiye edildiği gibi Medine’ye hicret vuku bulduktan sonra da hemen izin verilmedi. Fakat Yahudiler gönüllerinde müthiş bir kin ve düşmanlık besliyorlardı. Antlaşmayı imzalamalarına rağmen hareketleri bunu gösteriyordu. Münafıklar Hazreç kabilesinin reisi Abdullah Bin Ubey Bin Selül’e  taç takarak onu devlet reisi yapmak istiyorlardı. Peygamber Efendimiz de tam bu sıralarda hicret etmişti. Hazreçliler Müslüman olunca Abdullah Bin Ubey zahiren Müslüman oldu. Fakat reis olamadığı için yan çizdi ve bir Münafıklar hizbi kurdu. Mekke Müşrikleri Medine Münafıkları ve Yahudileri sürekli tahrike çalışıyorlardı. Müslümanların çoğu Kureyştekilere karşı çıkıp onlarla hesaplaşmak istiyorlardı. Bu sırada  Peygamber Efendimiz’e inen ayetlerle savaşa izin verildi.

Her Tarafa Seriyyeler Gönderiliyor

Mekkeli Müşrikler her şeye rağmen Peygamberimiz ve Müslümanların peşini bırakmış değillerdi. Medine’yi teşkilatlandıran Peygamber Efendimiz bunlara karşı tedbirler almaya başladı. Civarda yaşayan kabilelerle sulh antlaşmaları yapmaktı. Böylece  onları Mekkeli Müşriklerin sinsi emellerine ait olmaktan kurtaracaktı. Bu maksatla etrafa seriyyeler göndermeye başladı. Seriyyeler kan akıtmak ve hücum etmek maksadıyla yola çıkmıyorlardı. Amaçları Kureyş’li Münafıkları baskı altında tutmaktı. Bir başka mühim vazife de Medine’nin etrafını kontrol etmekti. Tehlikenin söz konusu olup olmadığını, düşmanın ne gibi hazırlıklar içerisinde bulunduğunu haber almaktı.

HİCRETİN İKİNCİ SENESİ GELİŞEN OLAYLAR

Kıblenin Mescidi Haram’a Çevrilmesi

Bedir Muharebesi

Münafıkların Ortaya Çıkması

Beni Kaynuka Gazası

Kıblenin Mescidi Harama Çevrilmesi

Müslümanlar namaz kılarken Kudüs’e yönelerek kılıyorlardı. Fakat Peygamber Efendimiz öteden beri Hz. İbrahim’in kıblesi olan Kabe’ye yönelerek kılmayı arzu ediyordu.Yahudilerin de ‘Muhammed ve Ashabı biz gösterinceye kadar kıblelerinin neresi olduğunu bilmiyorlardı’ diye dedikodu çıkarmaları Peygamber Efendimiz’i üzüyordu ve vahiy gelmesini bekliyordu. Fakat Cebrail’i  bekliyordu ve bunun içi dua ediyordu. Bir gün Cebrail (a.s.)’a  bu isteğini bildirdi. Cebrail (a.s.) da “Ben bir kulum sen söylemelisin. Bunu ondan sen iste” dedi. Daha sonra namaza duracakları sırada Peygamber Efendimiz başını semaya kaldırdı. Hicretin 17. ayında kıblenin Kabe olduğuna dair ayet indi. Ayet indiği sırada Peygamber Efendimiz Müslümanlara öğle namazını kıldırıyordu. Namazın ilk iki rekatı bitmiş son iki rekata gelinmişti. Peygamber Efendimiz namazda ağır ağır  yönünü Kabe’ye çevirdi. Müslümanlar da efendimizle beraber yönlerini Kabe’ye çevirdiler.

Bedir Muharebesi

(Hicretin ikinci senesi 17 Ramazan Cuma Miladi 13 Mart 624)

Kureyş’in Ticaret Kervan’ı

Kureyş  Müşrikleri bin deveden meydana gelen ve sermayesi 50.000 dinar olan ticaret kervanının satılan malları karşılığında harbe hazırlık için silah almayı planlıyorlardı. Peygamber Efendimiz bu durumu haber alınca Ebu Süfyan başkanlığında ticaret kervanının Mekke’ye dönmesine mani olmaya karar verdi. Bunun için  300 kişiyi aşkın sahabi ile hazırlıklara başladı. Gidecek sahabilerin belirlenmesi için aralarında kura çekimi yapılmasına karar verildi.

Medine’den Hareket

Ramazan ayının on üçünde Mücahitlerle  Medine’den hareket etti. Kervan Bedir mevkiinde karşılanacaktı. Müslümanlarla beraber iki at yetmiş deve vardı. Develere nöbetleşe biniliyordu. Peygamber Efendimiz diğer Müslümanlarla kendini eş tutuyordu. Henüz Bedir mevkiine varmadan Ebu Süfyan Müslümanların kervanı ele geçirmek için  yola çıktıkları haberini aldı. Ebu Süfyan  komutasındaki kervan hemen istikametini değiştirerek Kızıl Deniz sahilinden Bedir’e uğramadan  Mekke’ye yol aldı.

Mücahidlerle İstişare

Resulü Ekrem ashabını topladı ve onlarla kervanın takip edilmesinin mi yoksa müşrik ordusuna karşı çıkmanın mı uygun olacağı  hakkında istişarede bulundu. Ebu Bekir’le Hz. Ömer onlarla harbe girmenin muvafık olacağı hususunda konuşunca Peygamber Efendimiz bundan memnun oldu fakat Peygamber Efendimiz bu konuda ensarında görüşünü almak istiyordu. Resulü Ekrem  ensara bu konudaki görüşünü sordu ensar da ‘sen nasıl bilirsen öyle yap, biz seninle beraberiz’ dediler. Artık karar kesindi, Müşrik ordusuna karşı koyacaklardı. İslam ordusu Cuma gecesi yatsı vakti Bedir yakınına geldi.

Ordunun Harp Nizamına Sokulması

Peygamber Efendimiz Bedir’e gelir gelmez orduyu harp nizamına soktu. Ordu saf ve hatlarını dikkatle kontrol etti .Peygamber Efendimiz ordusuna hatları bırakmamalarını, bir yere kımıldamadan yerlerinde sebat etmelerini, oklarını düşman yaklaşmadan kullanıp israf etmemelerini söylüyordu.

İki Ordu Karşı Karşıya

Bedir’de çarpışacak olanların çoğu birbirleriyle akrabaydı. Kardeş kardeşle baba oğulla vuruşacaktı. Adete göre önce her iki taraftan teke tek vuruşacaklardı. Peygamber Efendimiz Müslümanlarla Müşrikler arasındaki çarpışmada ensarın onlarla  karşılaşmasını istemiyordu. Üç kahraman sahabinin kalkıp meydana çıkmasını söyledi. Ve teke tek vuruşma başladı. Adamlarının bir bir öldüğünü gören müşrikler ne yapacaklarını şaşırdılar. Ebu Cehil de bir yandan sürekli onları teselli etmeye çalışıyordu.

Harp Başladı

(17 Ramazan)

Cuma günü sabah saatleri iki ordu olanca gücüyle birbirine saldırıya başladı. Peygamber Efendimiz mücahitleri cihada teşvik eden konuşmalar yapıyordu. Şehid düşenlerin mekanlarınında cennet olacağı müjdeleniyordu.

Bir Mucize

Çarpışma esnasında yerden bir avuç ince kum alıp küffar ordusunun üzerine attı ve ‘yüzleri kara olsun Allah’ım kalplerine korku sal,ayaklarına titretme ver’ diye dua etti. O bir avuç kum her bir müşriğin gözüne girdi. Ve müşrikler hücumu bırakıp gözleriyle meşgul olmaya başladılar.

Netice

Birkaç saat süren mücadele sonunda, İslam ordusu  parlak bir zafer elde etti. Mücahitler on dört şehit vermişlerdi, yetmiş Müşrik öldürmüş, bir o kadarını da esir almışlardı. Bu parlak zaferle şüphe ve  terddüt bulutları parçalandı ve Müslümanlar daha da cesaretlendiler. Büyük bir hazimete uğrayan Kureyş ordusu geride bir çok mal ve yetmiş esir bırakmıştı. Esirlerin kaçmaması için ellerinin bağlanmasına Hz. Ömer memur edildi.

Ganimetlerin Dağıtılması

Medine’ye doğru gelirken  bir ağacın altında ganimet mallarını eşit bir şekilde Müslümanlara dağıttı. Süvarilere ikişer hisse, piyadelere ise birer hisse verdi. İzinli veya vazifede olan sekiz kişiyle şehid düşenlere de hisse verildi. Esirler hakkında bir karara varamayan Peygamber Efendimiz sahabelerle istişarede bulundu. Ve en sonunda Hz.Ebu Bekir’in görüşü olan esirlerden dört biner dirhem bedel alınarak salınmalarını emretti. Durumlarına göre bu miktar üç bin ,iki bin bin olarak alınmasını kararlaştırdı. Fidye vermeye gücü yetmeyip de  okuma yazma bilenler ensardan onar çocuğa öğretmek şartıyla serbest bırakıldı.

Münafıkların Ortaya Çıkması

Peygamber Efendimiz Medine’ye geldiklerinde  Araplar, Müşrikler, Yahudiler ve Hristyanlar vardı. Fakat Müslümanlık hızla yayılıyordu. Bu arada  kalben inanmadıkları halde Müslüman gözüken Münafıklar türemeye başladı  Kendi aralarında anlaşıp Abdullah Bin Ubey’i başkan yapmak istiyorlardı. Fakat Peygamber Efendimiz ‘in Mekke’ye gelişiyle bu istekleri gerçekleşemedi. Çevresindekilerin çoğunluğunun Müslüman olduğunu gören Abdullah Bin Ubey istemeyerek Müslüman olmuş göründü. Münafıkların reisliğini Abdullah Bin Ubey yapıyordu. Bütün maksatları Müslümanlar arası fesat çıkarmak ,Peygamber Efendimizi yalan ve iftiralarla küçük düşürmekti.Bunun için her türlü yola baş vuruyor ,her türlü adilik ve sahtekarlığı  yapıyorlardı. Peygamber Efendimiz bu tür olaylarda münafıkları sorguya çekiyor,ve sonunda onlara suçsuz olduklarını söyleyip Kelime-i Şehadet getirtiyordu. Bütün bu yıkıcı Müslümanları ve Peygamber Efendimiz’i küçümseyici davranışlara rağmen Peygamber Efendimiz Müşrik ve Yahudilere davrandığından daha müsamahakar davranıyordu. Çoğu zaman Abdullah Bin Ubey’i toplantılara çağırıp onunla istişarede bulunuyordu. Bunların sonucunda Münafıkların Müşriklerin safına geçmesi engellenmiş ve Müslümanların birliği  korunmuştur.

Beni Kaynuka Gazası

(Hicretin İkinci Senesi Şevval Ayı, Miladi 624)

Müslümanlar Bedir Savaşı’nı kazanınca Yahudilerin endişeleri büsbütün arttı. Peygamberimizle sulh antlaşması imzalamalarına rağmen bozgunculuk ve kışkırtıcılık yapıyorlardı.Yahudi kabilelerinden en çok fesat çıkaran Beni Kaynuka idi. Ancak ensardan bir zatın hanımı kuyumcuya girince Müşrikler in kadının yüzünü açmaya çalışması ve daha sonra eteğinin arka kısmını keserek gülmeye başlamaları sonucunda bu olayı gören bir Müslüman yardıma koşarak oradaki Yahudilerden birini  öldürdü.Yahudiler de o Müslümanı yakalayıp öldürdüler. Bunun sonucunda Kaynuka üzerine gidildi ve on beş gün süren muhasara sonunda teslim oldular.

İkinci Senenin Mühim Olayları

1)Ramazan Orucunun Farz Kılınması

2)Sadaka-ı Fıtr’ın Vacip Kılınması

3)İlk Bayram Namazının Kılnması

4)Hz. Rukiye’nin Vefatı

5)Ebudderda’nın Müslüman Olması

6)Ali’nin Evlenmesi Hz. Fatma ve Hz.

7)Peyganberimizin Kızı Hz. Zeyneb’i Mekke’den Getirtmesi

8)İlk Kurban Bayramı Namazının Kılınması

HİCRETİN ÜÇÜNCÜ SENESİ

Bedir Savaşı

(Hicretin 3. cü senesi Rebiulevvel ayı)

Bedir Zaferi sonucu Araplar Müslümanların onlara da saldırabileceği için endişe duyuyorlardı. Beni muhariblerden Gavres Gatafan Kabilesine mensup sahabe ve Muharipoğullarından  adam toplayarak Medine’ye baskın düzenledi. Peygamber Efendimiz bu durumu haber aldı ve aralarında atlının da bulunduğu adamlarla üzerlerine yürüdü. Durumu haber alıp saklanmışlardı. Sadece Cebir adında bir esir alındı. O da Müslüman oldu.

Gavres’in Suikast Teşebbüsü

Çapulcuların tepelere sığındığını öğrenen Efendimiz bir müddet orada bekledi. Peygamberimiz’in yalnız olduğunu farkedince Gavres’e haber verdiler. Ve Gavres harekete geçti. Kılıcını alarak Efendimiz’in başına dikildi. Fakat Gavres o esnada iki omzu arasına gaipten bir darbe aldı. Ve kılıç elinden düştü. Düşen kılıcı Efendimiz alıp ona doğrultunca korkup Müslüman oldu.

Uhud  Savaşı

Müşrikler Bedir’in  acısını bir türlü unutamıyorlardı. Şam ticaret yollarının Peygamberimiz tarafından kontrol altında tutulmasıda Müşriklerin gururuna dokunuyordu. Kureyş Müşrikleri bu sefer Irak yoluyla Şam’a ticaret kervanlarını göndermeye başlamışlardı. Ama Peygamber Efendimiz bunu haber almış ve seriyye göndererek bu yoldan giden ticaret kervanlarını kıstırarak mallarına el koymuştu.

Bu olaylar Müşriklerin kin ve nefretini arttırıyordu,ve intikam için yanıp tutuşan Müşrikler artık büyük bir ordu hazırlamak kararındaydılar. Bunun için Arabistan’daki diğer kabileleri de yanlarına almak istiyorlardı. Civar kabilelerden gelenler ve para ile kiralananlarında katılmasıyla üçbin kişi  bulmuşlardı. Böylece Kureyş hazırlıklarını tamamlamış ve sefere çıkmıştı. Efendimiz durumu haber alınca Kureyş ordusunu gözetlemesi için birkaç sahabiyi Mekke’ye gönderdi. Sahabiler yolda Kureyş ordusunu gördüler ve hemen Medine’ye gelip haber verdiler.

Ashapla İstişare

Efendimiz ensar ve muhacirlerin ileri gelenlerini topladı ve kendileriyle istişarede bulundu. Peygamber Efendimiz’in kanaati Medine’yi içten müdafa etmekti. Fakat Bedir Savaşı’nda bulunmayan genç sahabiler, Bedir Savaşı’nda gazilerin ve şehidlerin yüksek derecelerini işitmekte ve kendileri bulunamadığı için düşmanı Medine dışında karşılamayı istiyorlardı. Efendimiz ekseriyetin düşmanı Medine dışında karşılamak istediğini anlayınca muharebeyi açık arazide yapmaya karar verdi.

İslam Ordusu

Müslümanlar sayıca Müşrik ordusunun üçte biri kadardı. İslam ordusu harekata hazırlanmıştı. İslam ordusu Seriyye tepesine geldiğinde arkasında ki Abdullah Bin Ubey’in Yahudi müttefiklerden oluşan topluluğu fark etti. Daha sonra Müslüman olmadıklarını öğrenince geri dönmelerini emretti.

İslam Ordusu Karargahı

Efendimiz ordunun saflarını bizzat kendisi tanzim ediyordu .Efendimiz Ayneyn Tepesi’ne elli Muharipten oluşan okçu müfrezesini görevlendirdi. Vazifeleri düşmanın islam ordusunu arkadan sarmasına fırsat vermemekti. Efendimiz okçulara yendiklerini görseler  de  yerlerini terketmemelerini emretmişti.

İki Ordu Karşı Karşıya

İki ordu da hazır bekliyordu.Taraflar birbirine iyice yaklaşmışken Kureyşlilerden Talha Bin Ebi Talha onunla kimin savaşmaya çıkacağını sordu. Bunun üzerine karşısına Hz. Ali çıktı ve ilk kılıç darbesinde başını çenesine kadar yardı. Bu şekilde tam yedi kişi mücahitler tarafından yere serildi. Çarpışma şimşek hızıyla başladı.

Düşmanın BozgunaUğraması

Mücahitlerin kıyasıya mücadele etmesine dayanamayan Müşrikler kaçışmaya başlamışlardı. Her şeylerini bırakarak can korkusuyla kaçıyorlardı. Fakat düşman ikiye bölünüp harp yerinden uzaklaşırken mücahitler arda kalan ganimaetleri topluyorlardı. Okçular da onlara katılmak için yerlerini terkettiler. Kumandanlarının Efendimiz’in emrini hatırlatması bile fayda etmemişti ve birkaç kişi hariç okçular diğerlerinin yanına gitmişti. Halit Bin Velid emrindeki kuvvetler bunun farkına varmış ve kalan okçuları öldürerek hücuma geçmişti. Hazırlıksız yakalanan mücahitler iki taraftan sarılmış ve bir anda beklenmedik bir yenilgiye uğramışlardı. Önden ve arkadan hücuma uğrayan mücahitler

dağılmak zorunda kalmışlardı.Peygamber Efendimizin yanında onbeş sahabe kalmıştı ve bunlar Efendimizi canları pahasına koruyorlardı.

Netice

Müşrikler daha fazlasını yapamayacaklarını anlayınca geri çekilmeye başladılar.Peygamber Efendimiz yaralıydı. Kendi başına yürüyecek kuvveti kalmamıştı. Mücahitlerden yetmiş kişi esir düşmüştü.

HİCRETİN BEŞİNCİ SENESİ

Huzaa kabilesinden beni müstalık oymağının reisi Harisin bin Ebi Arap kabilesini bir araya toplayarak Medine’ye yürümeye hazırlanıyordu.Peygamber efendimiz bunu haber alınca haberin doğruluk derecesini öğrenmek için Bureyde bin Huseybel Elemiyi beri Müstalık’a gönderdi. Hz.Bureyde Müstalıkoğullarının yurduna giderek onlarda biriymiş gibi davranmaya başladı ve Medine’ye saldıracaklarını öğrendi,daha sonra Hz.Büreyde durumu Peygamber efendimiz (s.a.v)’a bildirdi.

İSLAM ORDUSUNUN HAREKETİ:

Şaban ayının 2.Pazartesi günü Efendimizle 700 kişi ile hareket etti.İslam ordusu Müreysi suyu başına doğru ilerlerken düşman casuslarından biri ele geçirildi ve yapılan davet üzerine Müslüman olmayınca katledildi.Bunu duyan Müstalıkoğullarına Müslüman olun diye teklifte bulundular fakat kabul etmediler.Dolayısıyla karşılıklı olarak çarpışmayı başlatmış oldular.Peygamberimizde birden ordusuna hücum emri verdi.Hücumda beni Müstalıklar’da 12 kişi öldü.Diğerleri esir alındı.Ganimet mallarda usulüne göre takdim edildi.Esirler ise mücahitler arasında bölüştürdü.

MÜNAFIKLARIN TERTİBİ:

Müreysi zaferinden sonra efendimiz mücahidlerle burada birkaç gün kalmayı uygun buldu.Beklerken Hazrec Kabilesinden Beni Amr Müttefiki olan Sinan bin Veber ile Hz. Ömer’in Beni Gıfar’dan ücretle tuttuğu seyisi Cancah arasında kuyu başında kavga çıktı. Feryadlar duyan Ensarla Muhacırlar derhal toplandılar.Kılıçlarını sıyırdılar.Az kalsın büyük bir fitne kopacaktı.Ama muhacırla ensarın bazı ileri gelenleri oraya girip yatıştırıcı konuşmalar yaptı.Bunun üzerine Sinan,Cancah üzerindeki  hak ve davasından vazgeçti.Bu esnada münafıkların reisi Abdullah bin Ubey’in ortaya atıldığı görüldü,zira bu hadise ele geçmez bir fırsattı ve Ensar’ı kızdıracak laflar söylüyordu. Bunun üzerine başmünafık hemen değişerek şaka yaptığını öne sürdü. Hz. Zeyd bu durumu efendimize anlattı.  Efendimiz Abdullah bin  Ubey’in yanına çağırdı bu konu hakkında konuştu ,bunları kabul etmedi.Efendimiz de dedikodu olmasın diye mücahidlerle geri döndü.Diğer Medine eşrafının korkacağım düşündüğünden onu öldürmedi.

İFK HADİSESİ:

Münafıklar güruhu her fırsatta Efendimizi ve ashabını  rahatsız ediyordu.İfk hadisesi Resulallah herhangi bir sefere çıkacakları zaman ezvac-ı tahiret arasında  kura çekere kime çıkarsa onu götürdü.Kura bu sefer Hz.Aişe Validemize çıkmıştı.Tesettür  ayeti inzal buyurulduktan sonra idi. Efendimiz(s.a.v) dönerken bir konak yerinde durmuş gecenin bir bölümünü orada geçirdi.Sonra göç edilmesini emretti.Hareket emri verildiğinde Hz.Aişe validemiz ihtiyacını gidermeye gitmiş fakat geri döndüğünde gerdanlığının kopmuş olduğunu farkedip gerdanlığı aramaya gitmiş. Yolda ona hizmet edenler hevdecini yüklemiş ve hareket etmişler. Onlar HZ. Aişe validemizi hevdecin üzerinde sanıyorlarmış. Deveyi sürüp gitmişler. Hz.Aişe  gerdanlığı bulup geldiğinde onların çoktan gitmiş olduğunu görmüştü.O sırada gözlerini uyku bürümüş ve uyumuş. Safvan’da orada uyuyan bir insan karartısı görünce başucuna dikilmiş ve hemen tanımış.Daha sonra Safvan devesini indirip Hz.Aişe validemiz binsin diye devenin ön ayağına basıp bin demiş.Bunun üzerine Hz.Aişe’de deveye binmiş.Sabaha kadar askerin o kaşında yetişememiş.

BAŞMÜNAFIĞIN DURUM DEĞERLENDİRMESİ

Hz.Aişe validemizle Safva’ya gelirken Abdullah bin Ubey’le karşılaşmış ve Abdullah bin Ubey bu kimdir diye sorunca Safvanda Hz.Aişe’dir demiştir.Kavmi arasında itibar sarsılan Abdullah bin Ubey bu hadiseyi diline dolamak istemiş ve ne Hz.Aişe o adamdan dolayı kurtulur, ne de o adam Aişeden dolayı kurtulur diye laflar etmişti. Hz.Aişe söylenenlerden uzun süre habersizdi.Abdullah bin Ubey’in başlattığı iftiradan Hz.Aişe’nin haberi yoktu çünkü Hz.Aişe Medine’ye geldikten sonra ağır bir hastalığa tutulmuş ve iftiraları  annesi ve babası duyduğu halde hiçbir şey söylememişler ancak Hz. Resullahtan kendisine karşı tavrında endişe duyuyor ve üzülüyormuş.Kimden öğrendi;

Medine’de kadınlar ihtiyaçlarını gidermek için Medine kırlarına çıkardı.Bir gece Mıstah bin Üsasenin annesi ile giderken Mıstah’ın annesi takılarak yere düşünce oğluna beddua etti. Her takılışında da beddua ederdi. Hz.Aişe’nin niye beddua ediyorsun diye sorması üzerine ben ona senin aleyhinde söylediklerinden dolayı beddua ediyorum deyip olayı anlatmış.

PEYGAMBERİMİZİN(s.a.v) HİTABESİ:

Aslında peygamber efendimiz Hz.Aişe’nin böyle bir olaydan uzak olduğunu çok iyi biliyordu.Ancak böyle bir lafın halk arasında dolanması kendisini çok üzmüştü. Mescidde irad ettiği hutbede  de bunu açıkca belli etmiş ve ben ikisi hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum demişti.

PEYGAMBERİMİZİN HZ:AİŞE İLE KONUŞMASI:

Olaydan bir ay geçmişti ona bu hususta vahiy inmemişti. Daha sonra Peygamberimiz Hz Ebubekir’in evine vardı. Hz.Aişe’ye hakkında söylenenlerin doğruluğunu sorunca Hz.Aişe Cenabı Hakka hamd ettikten sonra ancak Allah’tan yardım istenir demişti.Vahiy gelişi;

Efendimiz daha yerinden kalkmamıştı ki o anda vahiy geldi ve bunun üzerine efendimiz “Müjde ey Aişe yüce Allah seni tebrie etti.” İftiradan uzak kıldı.İftiracıların cezaya çarptırılması;

Vahiy geldikten sonra efendimiz halka hutbe etti. İftiracacılara had vurulmasını emretti.Bunun üzerine iftiracılara 80 kırbaç vuruldu

HENDEK SAVAŞI(Hicretin 5. senesi 29 Şevval miladi 24 ocak 627)

Peygamber efendimiz Beni Nadini Medine’den sürmüştü.Onlarda Kuzeye gidecek mühim yerlere yerleşmişlerdi. Medine’de kovulmanın acısını İslamiyet hakkında tahriklerde bulunarak dindirmeye çalışıyorlardı.Hendek savaşıda  bu kışkırtmalar sonucu gerçekleşmiştir. Kureyş müşrikleri de Uhud savaşında galip çıkmalarına rağmen İslami gelişmeyi durduramadıklarının farkında idi.Medine’deki İslam Devletinin nüfusu kırmayı istiyorlardı.Bu yüzdende Medine üzerine yürüyüp Peygamberimiz bayraktarlığını yaptığı İslam hareketini yerinde boğmayı amaçlıyorlardı.

Hendek Kazımı;

Hendek kazı içine efendimizin emri üzerine hemen başladı.Hendek kazımı tamamen araziyle kaplı kısımlarda yapılıyordu.Bütün Müslümanlar şevk ve gayretle hendek kazıyordu.Hendek kazmayı da Selman_ıFahrisi önermişti.Zaten ve sahabiler tarafından uygun görülecek hendek kazımı başlamıştı.Müslümanlar hiç dinlenmeden çalışmaya devam ediyorlardı Peygamberimizde onlara dua ediyordu.

BENİ KUREYZANIN ANTLAŞMA BOZMASI

Ömer Beni Kureyza Yahudilerin antlaşma bozduğunu öğrenmiş ve bunu peygamberimize söylemişti.Efendimiz bu haberi alınca oldukça müteessir oldu.Bunun üzerine efendimiz Zübey bin Avvam’ı durumu tahkik için Beni Kureyza yahudilerin yurduna gönderdi. Zübeyir de onların harp talimleri ve manevra yaptıklarını gördü ve gelip sahabiyle yolladı.Haberin doğruluğunu bir kerede siz tahkik edin diye görev verdi.Onlarda giderek bunu bizzat kendileri gördüler.

HARBİN BAŞLAMASI

Düşman hücuma geçti.Fakat hendek işlerine güçleştiriyordu.Bir türlü hendekten geçemiyorlardı.Düşman ordusu hücumlardan bir netice elde edemeyeceği Müslamanlar muhasara altına almaya karar verdiler.Düşman süvarileri hendeğin bahsedilen dar yerinden Müslümanların tarafına geçmeye muvaffak oldular ve kendi eliyle dövüşmek için yer aradılar.En güçlüleri olan Amr kendisiyle dövüşecek biri dileyince Hz.Ali dövüşmek istedi ancak Peygamber Efendimiz buna izin vermedi. Amr dileğini birkaç kez daha tekrarlayınca ve karşısına Hz.Ali’den başkası çıkmayınca etrafa küfürler etmeye başladı. Bun

un üzerine peygamber Efendimiz Hz.Ali’nin dövüşmesine izin verdi. Fakat Amr’ın Hz. Aliyle dövüşmek istemediğini söylemesi üzerine   Hz.Ali’nin seni öldürmek istiyorum demesiyle olay biraz daha hiddetlendi ve bir vuruşta Hz.Ali’nin kalkanını parçaladı. Hz.Ali’de Amr’ın boyun köküne şiddetli bir kılıcı indirdi ve Amr’ın başı bir tarafa,vücudu bir tarafa düştü.
SON ÇARPIŞMA ve ALLAH(c.c)’IN NUSRETİ

Müşrik ordusu son defa var gücü ve bütün şiddetiyle hendeğin her tarafından hücum ettiler.Karşılıklı ok ve taş atışları ile taraflar birbirlerini yıldırmak ve püskürtmek istiyorlardı.O gün çarpışma bütün şiddetiyle devam etti.Artık hava kararmış taraflar karargahlarına çekilmişlerdi. Hz.Cebrail gelerek efendimize düşman ordusunun bir rüzgar ile perişan edileceğini müjdeledi. Müjdeyi ala Resûl-û Ekrem iki diziyle çöktü ve Allah’a şükür etti.

ZAFER MÜSLÜMANLARIN:

Bir ay kadar süren çarpışma sona ermişti Küffar ordusu artık dönüyordu. Müşrik ordusu ne kadar hüzünlü ise Müslüman ordusu o kadar sevinçliydi.

BENİ KUREYZA

Beni kureyza yahudileri Peygamber Efendimizle düşmana karşı birlik olmak  için antlaşma imzalamışlardı. Fakat bunu yapmadılar. Üstelik harp esnasında müşrikler iş birliğine giriştiler.Peygamber efendimizin gönderdiği heyete hakarette bulundular.Aralarında akit olmadığını iddia ettiler.Hatta daha da ileri giderek Peygamber Efendimize küstahça laflar sarf ettiler.Müslümanların üzerine yürüyerek aileleri kılıçtan geçirmeye kalkıştılar. Kureyzaoğulları Hendek savaşında yaptıkları ihanetten  dolayı Efendimizin üzerlerine yürümelerinden korkuyorlardı.Nitekim öyle de oldu.Cebrail’in getirdiği emir üzerine yola çıktı.Beni kureyza yahudileri ise Efendimizi iyi karşılayacakları yerde haklarında ileri geri konuştular.bunun üzerine efendimiz mücahitlere ok atmalırını emretti.Bu arada münafıklar Kureyzoğullarına teslim olmamalarını,onlara yardım edeceklerini söylüyor onlar cesaretlendiriyorlardı.Muhasara ve uzayınca ve münafıklardan da yardım göremeyince Kureyzoğulları Peygamber efendimizle konuşması için bir elçi gönderdiler.Fakat Efendimiz Nabbaş’ın yaptığı teklifleri kabul etmedi ve “Benim hükmüme kayıtsız,şartsız,itaat edip teslim olmalarını” söyledi.

KA`B BİN ESED’İN TEKLİFLERİ

Müşriklerin reislerinden biri olan  Ka`b bin Esed müşriklere 3 teklifte bulundu.Biri Müslüman olup Efendimize iman etmek,ikincisi,kadın ve çocuklarını öldürttükten sonra efendimizle savaşmak,üçüncüsü ise Sebt(Cumartesi günü) onlarla savaşmaktı.Fakat müşrikler hepsine olumsuz cevap vermişlerdi. Yirmi beş gece süren muhasaradan sonra başka çare kalmadığını anlayarak teslim olmaya karar verdiler ve Peygamber Efendimizden bir hakem istediler.Hakemin Sad bin Muaz olmasını istemeleri üzerine kafalarının vurulması,malların Müslümanlar arasında takdimi,çocuk ve kadınların esir alınmamasıydı.Bu hükme uyuldu.

DİĞER MÜHİM OLAYLAR

1)Müzeynelilerin Müslüman olmaları

2)Selman-ı Fahrisinin kölelikten kurtulması

3)Sad bin Muaz Hazretlerinin vefat etmesi

4)Müğire Bin Şube Müslüman olması

5)Medine’de zelzele ve ay tutulması oldu.

HİCRETİN ALTINCI SENESİ

Umre Seferi

Resül-û Ekrem efendimiz bir gece rüyasında hiçbir korku ve endişe duymadan,Ashabıyla birlikte gidip Kabe’yi tavaf ettiklerini gördü.Bu rüyadan sonra Müslümanlar Kabe’yi tavaf edeceklerini umdular ve yola çıktılar.Peygamber Efendimiz silahsız ve atsız gidiyordu.Bunu da Umre’ye niyetlendiğini,silah taşımak istemediğini söyleyerek açıklıyordu.Müşriklerse Peygamberimizin Mekke içine sokmama kararı almışlardı ve çarpışmayı bile düşünmüşlerdi.Daha sonra Kureyş elçisi Urve bin Mes`ud Büdeyi Peygamber efendimizin yanına geldi ve müşriklerin Müslümanları içeri sokmamak için yaptıkları hazırlıkları anlattı.Bunun üzerine efendimiz çarpışmaya gelmediklerini sadece umre yapmak için geldiklerini ve kurban kesmek arzusunda olduklarını söyledi.Fakat bu Kureyşliler tarafından hoş karşılanmadı.Peygamberimiz de Huzaalı Hıraş bin Umeyye’yi elçi olarak gönderdi.Elçinin maksatlarını anlatmalarına rağmen  kaba davrandılar ve devesini öldürdüler.Hatta kendisini bile öldürmeye kalkıştılar.Buna rağmen geri dönmediklerini gören Kureyşliler Huleys bin Alkame’yi elçi olarak gönderdiler.Fakat oda efendimizin yanına gidince  Umre yapmakta başka bir maksatla gelmediklerini anlayıp Efendimize bir şey sormadan geri dönmüştür.

Peygamber efendimiz Hz.Osman’ı elçi olarak yollamıştı. Hz.Osman’a da onlar çarpışmak için gelmediklerini Umre için geldiklerini ve kurban kesip döneceklerini söylemesini emredip dönderdi. Fakat Hz.Osman gidip söyleyince de hiçbir şey değişmedi.Bunun üzerine Rıdvan Biatı yapıldı.Esir alınan Hz.Osman serbest bırakıldı.

HUDEYBİYE ANTLAŞMASI

Kureyşliler peygamber efendimizin üzerlerine yürüyeceğini endişesine kapılarak alelacele sulh teklifinde bulunmak üzere bir elçi gönderdiler. Kureyş elçisi Suheyl bin Amr sulh teklifinde bulundu ve efendimizde bunu kabul etti.Sonra sulh şartları görüşüldü ve antlaşmaya varıldı.Anlaşmaya göre;

  • Müslümanlarla müşrikler 10 yıl harp etmeyecek
  • Peygamberimiz ve yanındakiler bu yıl Mekke’ye giremeyecek,gelecek yıl Kabe’yi tavaf için gelebileceklerdi.
  • Medine’deki Müslümanlardan Mekke’ye gidenler iade edilmeyecek,Mekke’den Medine’ye gidenleri geri çevireceklerdi.
  • Arap kabilelerinden isteyen istediğiyle birleşmekte serbest olacaklardır.

Peygamber efendimiz İslam’ı Arabistan halkına göstermek ve tanıtmak için Müslümanların aleyhinde görülen bu teklifi kabul ediyordu.Ashabı Güzin ise başından beri hiddetleniyor ve itiraz ediyordu.

HUDEYBİYE’DEN AYRILIŞ

Server-i Kainat Efendimiz,Ashabıyla birlikte yirmi gün kadar kaldıktan sonra Medine’ye dönmek üzere Hudeybiye’den ayrıldı Fakat Kabe’yi Muazzama’yı ziyaret edemediklerinden çok üzgündüler.

Resul-û Ekrem Efendimiz Medine’ye doğru Ashabıyla gelirken bir sahabenin antlaşma hakkında bu ne biçim fetihtir dediğini haber aldı.Bunun üzerine efendimiz sahabenin ettiği sözün çok kötü olduğunu söyledi ve büyük  bir fetih olduğunu Kabe’yi ziyarete gitmemize izin verdiklerini ve bunu yaparken emniyet içinde bulunacaklarını söyledi. Hz.Resullah’ın kesin konuşmasından Sahabelerin de gönlüne ferahlık geldi.

Tags:

Category: Genel Kültür

About the Author ()

Comments are closed.