İğnenin İcadı ve Sanat Şaheserleri
Taş devrinde iplik bükmek ve kumaş dokumak bilinmediğinden, insanlar, kışın soğuktan korunmak için, hayvan postlarına bürünürlerdi. Deri parçalarını birbirine bitiştirmek üzere açılan deliklerden hayvan sinirleri, sicim gibi ince deriler veya sazlar geçirilirdi. Delik delmeye yarayan sivri çubuğun yerine sonraları kemik, fildişi veya boynuzdan yapılmış tığ şeklinde basit bir âlet kullanılır oldu. İşte bu sıralarda taş devri insanlarından birinin aklından şöyle bir şey geçti: «Elimdeki tığın ucunda bir delik olsa, sazları ona geçirir, iki işi aynı zamanda yaparak postları birbirine daha çabuk eklerim.» O zamanlar incecik bir çubuğa delik delmek kolay değildi. Fakat dâhi mucit gayet keskin uçlu bir çakmak taşı ile bu işi de başardı. Dikiş iğnesi bulunmuştu.
Eski taş devri insanları, mağaraların duvarlarını tabiî büyüklükteki hayvan resimleriyle süslerlerdi. İspanya ve Fransa’da mağaralarda birçok resimler bulunmuştur. Bunlar 10.000 sene evvel, hatta daha evvel yaşamış mahir ellerin eserleridir. Bugünkü ziyaretçiler, mamut, gergedan, geyik, rengeyiği, yabani domuz, öküz ve atların resimlerini hayretle seyrederler. Muhtelif kompozisyonlar hayvanları otlarken, uyurken, saldırırken, kaçarken, avlanırken göstermektedir. Sanatkârlar bu kadar canlı resimler çizebilmek için, hayvanların her hareketini dikkatle incelemişlerdir. Çizgiler kayalara oyulmuş, gövdeler türlü renklere boyanmıştır. Fildişi ve rengeyiği derisi üzerine sanatkârane yapılmış resim ve heykelcikler bulunmuşsa da, evcil hayvanlara dair hiçbir iz mevcut değildir. O zamanlar insanlık bunlardan henüz mahrumdu.
Kaynak : Keşifler ve İcatlar Ansiklopedisi – Doğan Kardeş Yayınları
Category: Tarihi