İlim Rütbesi En Yüce Rütbedir
Allâme Teftâzânî merhum bir gün talebeleriyle bir su kenarında çadır kurmuş, onlara ders okutuyordu. Devrin padişahı, âcil bir iş için has adamlarından birini atla bir yere ulak (postacı) olarak gönderdi. İşin ehemmiyetinden dolayı ona: “Yolda atın yorulduğu zaman, kimin atını bulursan, emrimi söyle, atını al, yola devam et!” diye emretti.
Ulak yola çıktı. Allâme Teftâzânî’nin talebeleriyle oturdukları yere yaklaştığında atı yorgunluktan çatladı. Heybesini omuzuna atıp yürümeye başladı.
Yüzü gözü toz içinde olduğu halde Allâme’nin konduğu su kenarına erişti. Geniş bir çadır kurulmuş, yanında da kuvvetli bir atın bağlanmış durduğunu gördü. Ulak atı almak için davranınca Allâme’nin talebeleri ona nazikçe:
“Hocamıza hürmet eyle, Sultan’ın hatırını saydığı kimsedir. Birazcık burada sabreyle, elbette gelen geçen eksik olmaz, onlardan al” dediler.
Adam tezcanlı olduğundan hemen almak istedi, onlar güzellikle söyledikçe o aksilik etti. Nihayet talebelerden bir kısmıyla döğüşmeye başlayınca diğer talebeler de geldi ve onu öyle dövdüler ki vücudu darb izlerinden mo- rardı, mürekkeb dökülmüş kâğıda döndü.
Ulak yoldan döndü, Sultan’ın yakın adamlarından olduğu için doğrudan huzura varıp feryad etti, gömleğini yırttı, darb izlerini gösterdi ve olanları anlattı.
Sultan tahtından inip onun yüzünü gözünü öptü ve:
“Gel bu şikâyetini bana bağışla. Ondan bunun intikamını almaya benim gücüm yetmez. O benden ulu padişahtır. Benim hükmüm ancak ülkem içinde geçer. Amma onun tasnif ettiği kitaplar yedi iklimde okunur. Devletimin bekâsı da onlara riâyetim ve hürmetim sebebiyledir. Benim rızamı istersen git, öfke ile üzerlerine vardığından dolayı ondan özür dile” dedi ve rütbesinden birkaç mertebe yüksek makam vererek onu razı eyledi, ayrıca bolca ihsanda bulundu. (Hadîkatü’s-Selâtîn, Celalzâde Salih Çelebi)
Category: Dini